top of page

Katılımcı Bütçe

Yazarın fotoğrafı: Gönen ORHANGönen ORHAN

Güncelleme tarihi: 6 Eki 2022


AÇIK Kapı Yazıları 2

KATILIMCI BÜTÇE

Dilimize pelesenk ettiğimiz katılımcı demokrasi yerelde nasıl gerçekleşecek? Teorik olarak inandığımız demokratik katılım, yerel yönetimlerin vatandaşla buluşması açısından pratikte nasıl mümkün olacaktır? 1992 Rio Konferansı sonrası dünya gündemine gelen Yerel Gündem 21 tartışma ve uygulamaları, mahalle meclisleri ve kent konseyi girişimleri, gerek STK’lar gerekse vatandaş açısından belediye yönetimleri ile işbirliği, sorgulama ve denetim açılarından arpa boyu kadar da olsa yol gidilmesini ancak sağlayabilmiştir.

Katılımcı Bütçe, demokratik katılımın mahalle düzeyinde vatandaş ile seçmen ve vergi mükellefi sıfatları dışında bir araya gelebilmenin, vatandaşın somut isteklerini ifade edilebilmesinin en somut, en yalın ve anlaşılır yöntemlerinden biridir. Ağır bir sözcük bütçe. Ağırlığı içerisinde barındırdığı parasal değerlerden öte, dayattığı kallavi kurumsallık ve tepeden bakışı ile belirleniyor. Rakamlar matematiksel bir dil oluştursa da, gerçekte ifade edilen, insan faaliyeti ve kentsel yaşamla çakıştığı için toplumsal bir sözcük.

Nasıl hazırlanıyor bütçeler? Bürokratlar aylar öncesinden hazırlıklara başlayarak, kentsel ihtiyaç ve yapılması zorunlu hizmetleri gözetip, bir önceki yılın faaliyet ve harcama referansı ile makul bir artış hedefleyerek yeni yıl bütçesini oluşturmaya çalışıyor. Yetkili bürokrat bu çalışmayı nerede yapıyor? Masasında. Kime soruyor? Bir önceki yılın referansları ile kendisine. İhtiyaç kimin? Kentin. Kente soruluyor mu? Hayır. İşte katılımcı bütçe bu “hayır”ın olumsuzlanması halinin mahalle düzeyinde örgütlenmesidir. “Kent kimin? ”, sorusuna kent hakkı adına verilen yanıtlarda, belediye bütçesinin katılımcı sıfatını kazanabilmesi, kent yaşamının mahalle dilinde yeniden kurulmasıdır.

Katılımcı Bütçe, belediye bütçesinin projeksiyonu yapılırken, yatırım ve hizmetlerin belirli bir bölümünün vatandaşa sorulması, önceliklerinin anlaşılması ve bütçe projeksiyonunun bu istek ve öneriler doğrultusunda gelirlerle orantılı olarak yapılmasıdır.

Mahallede yaşayanlar sokağında nasıl bir hizmet bekliyor, ne talep ediyor, yeni bir önerisi var mı? Bunu anlamak için sokakta katılım, mahallede katılım, kent konseyine katılım, bütçeye katılım, meclis bütçe görüşmelerine katılım ve sonuçta katılımcı bütçenin gerçekleşmesi.

Katılımcı Bütçe, sokaktan itibaren bütçe komitelerinin kurulmasıyla başlar. Burada sokağın kanaat önderleri, varsa STK temsilcileri, varsa cami, cemevi ve kilise temsilcileri, öğretmen ve gerçekte konuya ilgi duyanlardan oluşacak sokak meclisinin belirleyeceği sokak bütçe komitesi, sokakta yapılması gerekenleri ve öncelikleri belirler. Bu talep ve öncelikler, içerisinde muhtarın da bulunduğu mahalle bütçe komitesine oradan da kent bütçe konseyine ulaşır. Kent bütçe konseyi sokak ve mahallelerden gelen talep ve önerileri, öncelikleri gözeterek birleştirip taslak haline getirir ve belediye yönetimine sunar. Belediye yönetimi kendi bünyesinde bulunan uzmanlar ve STK’lardan destek alabileceği uzman görüşleri ile bu taslak bütçe önerisinin parasal karşılığını oluşturarak belediye gelirleri ile orantılayıp nihai bütçe önerisini belediye meclisine sunar. Belediye bütçe görüşmeleri kent halkına açık olarak görüşülürken, kararlarda oy sahibi olmasa da, vatandaşların kent hakkı adına görüşlerini belirtmesine olanak sağlanır. Bütçe görüşmelerine katılım ve tartışmalar sonucunda karara bağlanan bütçe, tüm kentin iradesi doğrultusunda demokratik katılımın tüm aşamalarda gerçekleştirilmesiyle yapılmış demokratik ve katılımcı kent bütçesi haline gelmiş olur.

Neden önce sokak? En küçük yerleşim birimi olan sokak ile en üst yerel yönetim aygıtı olan belediye meclisi arasında, aşağıdan yukarıya kurulan bu işleyiş, gerçekte katılımcı bütçe hazırlanması marifeti ile vatandaşın, seçmen ve vergi mükellefi kimlikleri dışında kent yönetimine katılmasının en demokratik ve en kapsayıcı yöntemlerinden biridir. Sokak, büyüyen kentlerin, neredeyse bir Anadolu kasabası nüfusuna ulaşan mahalleleri açısından sorunların ele alınması, tartışılabilmesi ve kararlar alınabilmesi açısından insani ölçek büyüklüğünü oluşturur. İnsani ölçek, kentleşen ve dijitalleşen dünyanın yalnızlaştırmasına inat, ev ve apartmanlarda ikamet edenlerin yüz yüze birbirlerini anlamalarının; kadın, çocuk, engelli, dezavantajlı grupların birbirlerini görerek, dinleyerek ve tartışarak ortaklık oluşturabilecekleri en sade, en kuralsız, en otoritesiz kamusal alandır. Kamusal alan, ortak bir amaca hizmet etmek adına orada olmayan düzenlenmiş bir mekandır.[1] İnsani ölçekle kendini anlayabilen ve anlatabilen sokak, giderek mahallenin de birleştirici elementi olur. Bu ölçek, insanların yaşadıkları alana sahip çıkmalarının, bir anlamda nasıl yaşamak istediklerinin de karar altına alınmasıdır. Katılımcı bütçe, biçimsel bir araç olarak sokakta ve mahallede talep edilenlerin belirginleştirilmesi iken, içerik olarak da yaşam hakkına sahip çıkmanın öz yönetimidir. Katılımcı bütçeyi kavramsal olarak kamusal alana dönüştüren gerçek bu içerik çevresinde temellenmekte, yaşam hakkının yerel yönetim nezdinde ete kemiğe bürünmesine yol açmaktadır.

Sokak ve mahallede yaşayan birey açısından dile gelen kent hakkı sorgulaması ve talebi, yerel yönetim açısından da mahallede var olabilmenin dolaysız sesidir. Neden? Büyüyen kentlerin ortak sorunlarından olan yönetememe halinin ortadan kaldırılması ve büyüme oldukça kaçınılmaz olarak ortaya çıkan bürokratik-merkeziyetçi yapıların ve bunun üzerinde yükselen otoriter anlayışların kırılmasının, yerel iktidarın mahallede olabilmesinin aracı olarak katılımcı bütçe çalışması, yerel yönetimlerin “mahallede var mıyız?” sorusunun da bir anlamda yanıtıdır. Vatandaşın, sokak ve mahallede oluşturduğu kamusal alanda kent hakkı adına var olma sesi, yerel yönetimin duymaktan kaçınamayacağı dinleme faaliyetidir. Sesin ve dinlemenin birlikteliği, yerel yönetimi bir iktidar olarak Atina demokrasisinde olduğu gibi ortaya almak, bir diğer anlamıyla iktidarı paylaşmaktır. Burada gerçekleşen sokak ve mahallenin talebinden, talebin gerçekleşme veya gerçekleşememe durumundan öte kent demokrasisinin içselleştirilmesi, kamusal alan sesinin iktidar dinlemesi ile iç içe geçmesidir. Giderek sokak ve mahallelerin sesi, kente rengini veren, kimliğini oluşturan sese dönüşür.

Katılımcı Bütçe uygulamasının ilk uygulamaya alındığı yerlerden olması itibari ile Brezilya’nın Porto Alegre kenti, kısa sürede birçok Latin Amerika ülkesine yayılması açısından özellikle irdelemeye değer bir uygulamadır. Porto Alegre’da katılımcı bütçe uygulaması, 1989 yılında belediye başkanı Olivio Dutra ile başlamış, sonraki başkanlar Tarso Genro ve Raul Pont yönetiminde de geliştirilmiştir. Katılımcı bütçe süreci; halk katılımının yanında halk planlaması ve halk denetimi sistemini de yaratmıştır. Porto Alegre’dan başlayarak, 1990-2004 arasında 250 kentte uygulanan katılımcı bütçe modelli doğrudan demokrasi deneyimi, mahalle ölçeğinde işlenip geliştirilerek kentte sürekli çalışan demokratik bir mekanizmaya dönüşmüştür. Yine aynı dönemde, Hindistan’daki Kerala bölgesinde, Halkın Planlaması Kampanyası modeli ile katılımcı bütçe uygulaması gerçekleştirilmiş ve kısıtlı olanaklara rağmen vatandaş desteği ile yerel kalkınma başarılmıştır.[2]

Sistemin nasıl kurulup işlediği başka bir yazının konusu olmakla birlikte, başkanlık sistemi dâhil bilinen bütün merkezi yapıların, otoriter yönetim anlayışlarının karşısında başka bir dünyanın mümkün olduğunu ve bu mümkün olma halinin sokak ve mahalleden başladığının en açık anlatımıdır katılımcı bütçe.

Gönen Orhan

[1] Harvey, David; Mekan Meselesi, Sayf 148, Tekin Yayınevi, İstanbul 2014

[2] Bayramoğlu, Sonay; Toplumcu Belediye, Sayf 133-136 Nota Bene Yayınları, Ankara 2015

59 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Demokratik Katılım

AÇIK KAPI veya Yerel Yönetimlerde Demokratik Katılım AÇIK KAPI, “seçim” sistemi ile yerel iktidarın kurulduğu Belediyelerde, Belediye...

ความคิดเห็น


bottom of page