top of page

Mahalle Düzeyinde Yerel Yönetim Yapılanma Önerisi-1

  • Yazarın fotoğrafı: Gönen ORHAN
    Gönen ORHAN
  • 20 Nis 2023
  • 6 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 5 Tem 2023

Doğrudan Demokrasi

ve

Demokratik Mahalle Yapılanması


Bu yazının amacı, yeni anayasa ve yasalar tartışılırken yerel yönetimler açısından hangi adımların atılabileceğini düşünmek ve 2023 seçimleri sonrasına YEREL YÖNETİM REFORMU gündemli bir başlık açmak.

Öncelikle bir tespit ile başlamak gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, temsili demokrasinin araçlarını kullanıp, ‘genel oy ve sandık demokrasisi’nin nimetlerinden yararlanarak Tek Adam Yönetimini doğurdu. Yani 1950’lerden beri oynanmaya çalışılan demokrasicilik oyunu 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat darbe ve müdahaleleri ile zaman zaman kesintiye uğrasa da temsili demokrasinin genel oy ve sandık araçlarının şöyle ya da böyle kullanılmasıyla parlamentercilik sahnelenmeye devam etti ve 2002 seçimleri sonrasında da aynı araçlar kullanılarak otoriteryen Tek Adam Rejimi inşa edildi. Şeklen de olsa var olduğu iddia edilen kuvvetler ayrılığı temsili demokrasi yolculuğundan iki dudak arasına toplanan yetkilere evrimleşti. Yani adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen otoriteryen sistem gökten zembille değil; sistemin araçlarını kullanarak inşa edildi.


Bu soruyu anlayıp nedensellikleri tartışamazsak, önümüzdeki süreçte de benzer otoriter sistemlerin kurulmayacağının garantisini sırf anayasa ve yasal değişikliklerin mükemmelliğinde aramak yanılgısına düşeriz.


Temel soru, temsili demokrasinin genel oy kapsayıcılığı siyasi partiler tarafından araçsallaştırılırken genel veya yerel seçimlere yalnızca sandık aracılığı ile katılan vatandaş seçim sonrası siyasal ve toplumsal yaşamın bir parçası mı? Veya başka bir ifade ile yalnızca siyasi partiler veya siyasi partilere üye olanlar seçimler aracılığı ile yapılan katılımın lokomotifi olurken, oy kullanan vatandaşın seçim dışı katılım araçları var mı? Yanıt: YOK! Katılım, yalnızca siyasi partiler taklarının altından geçilerek seçilen siyasi temsilcilerin ama milletvekili, ama belediye başkanı, ama meclis üyesi delegasyonunda gerçekleşiyor. Seçilmiş delegasyon siyaset profesyonellerine dönüşerek, yabancılaşma cenderesinde vatandaş artık dört veya beş yıl sonraki seçimlerde hatırlanıyor. Vatandaş ile seçilmişler arasında bağ kalmayınca da, vatandaş adına hazırlanan anayasa ve yasalar, uygulamaya alınan proje ve bütçe faaliyetleri siyaset profesyonellerinin iradesi ile hazırlanıp yukarıdan aşağıya uygulanıyor. Bu süreç, gerek merkezi hükümet gerekse yerel yönetimler farkı olmaksızın yıllardır süre geliyor. Yalnız Türkiye’de değil, gerek doğu gerekse batıda temsili demokrasinin mutlaklaştırdığı genel oyun siyasal partiler aracılığı ile uygulandığı ülkeler ve ülke irisi kentlerde de, merkezi yönetimlerin ister başkanlık ister parlamenter biçimlerle sürdürmeye çalıştığı yönetimler seçilmişlerin profesyonel siyasetçilere dönüşüp yabancılaşmasıyla yetersiz kalmaktadır. Hatta tamamen bize özgü ve sivil bir irade olarak ortaya çıkan muhtarlık ve ihtiyar heyetleri bile seçenlerinin tanımakta zorlandıkları temsili yapılar görünümündedirler. Yani en küçük birim olan mahallede de, yerel seçimleri gerçekleştirdiğimiz kentlerde de, merkezi yönetimlerin oluştuğu genel seçimlerde de nisbi temsil ile delege edilen yapılar, seçimlerin bitmesinden itibaren seçmenin vatandaşa dönüşemediği, katılımın olmadığı, saydamlık ve denetimin istisnai görünümde olduğu, seçilen temsilcinin yönetmeye çalıştığı yapılar görünümündedir.


Böyle gelenin böyle gitmemesi için, yalnızca seçimden seçime oy kullanarak katılım sağlayan pasif vatandaş yerine, sokak ve mahallesinin, kentin ve ülkenin yaşamsal ve toplumsal ihtiyaçlardan başlayarak soru soran, sorgulayan ve de en önemlisi yerelin ve merkezin kararlarına sözü ve iradesi ile ortak olan, denetleyen ve hesap soran aktif vatandaş katılımını tartışmak durumundayız. Yani gerek merkezi idarede gerekse yerel yönetimlerde en tepedeki “başkan” ların tek adamcılık oynamasının önüne geçmek istiyorsak, “en alttakiler” ile “en tepedekiler”in yerini değiştirecek, yani yönetim piramidini alt üst edecek araçları tartışmak, uygun formlarını bulmak ve ısrarla bu formları dile getirmek zorundayız. Temsili Demokrasinin tarih sahnesine çıkış sürecinde kapsayıcı olan genel oyun yapıştırıcı olduğu toplum sözleşmesi, seçimle delege edilmiş profesyonel elitler tarafından dumura uğratılınca yetersizliğin çıkmazını doğrudan demokrasi ile aşabilmek için katılım ve onun yeni formlarını yerelden merkeze bularak işletmek durumundayız.


ANAHTAR SÖZCÜK KATILIM. NASIL?


Katılım, fikrini sorma, istişare etme, danışma vb. halkla ilişkiler ve iletişim kanalları ile yönetimin perçinlenerek takviye edilmesi anlayışından farklı olarak esasında ve sonuçları itibari ile yerel ve merkezi iktidarın kararlarını tartışmak, ortak karar almak, aktif vatandaş sözünün iktidar iradesi olmasını amaçlayarak, diğer bir anlamıyla iktidarın paylaşılmasını hedefler. Yukarıdaki soruyu tekrarlarsak, basitçe, seçimden seçime oy atıp kenara çekilen vatandaş yerine, günlük yaşam gerçekliğini her alanda kent hakkı olarak arayan aktif vatandaşın sesi, sözü ve kararı irade olarak yönetime yansıyor mu? Bir anlamda iktidar aygıtının sorumluluğu yönetim ve aktif vatandaş arasında paylaşılıyor mu? Yönetimin şeffaflığı, mali, hukuki ve idari olarak denetlenmesi, hesap sorulması, hatta bir adım daha ileri gidilerek seçilenlerin geri çağrılması veya yönetim rotasyonları mümkün mü?


Katılım, yönetimlerin halkla ilişkiler faaliyetinden farklı, doğrudan demokrasinin aracısız uygulaması olarak gerek merkezi gerekse yerel yönetimlerde, yönetim erkinin sorumluğunun paylaşılması, yönetim adına alınan karalarda yönetilenlerin iradesinin seçimler beklenmeksizin iktidara yansıması ve giderek anayasa, yasa ve yönetmeliklerde de biçim olarak yer almasıdır. Katılım mekanizmalarında seçmen, tribündeki pasif seyirci değil, sokağında, mahallesinde, belediyesinde ve merkezi idarenin kendisi ile ilgili aldığı her yaşamsal karar için sahadaki aktif oyunculardan biri olarak oyun kurucudur.


KATILIM NEDİR? NE DEĞİLDİR?..


Salt bir araya gelmek, kalabalık oluşturmak, katışmak, dahil olmak, toplanmak veya çevrimiçi olmak değildir katılım. Taksim Meydanı için mimari olarak açılan yarışma sonrası üçe indirilen proje oylaması katılım değil fikir sorma amaçlı bir halkla ilişkiler faaliyetidir. Yönetim ile vatandaş arasında, halkla ilişkiler yöntemleri kullanarak fikir sorma, proje oylama, vatandaş toplantıları yapma vb. uygulamalar yönetim örgütlenmesinin dikey örgütlenmesini değiştirmeden güçlü iletişim yaratabilir, lakin yönetim erkinin sorumluluğunu paylaşmaz. Bu yöntemler sistemi tahkim ederek “itiraz”ın ortadan kalkmadan sistem içerisine çekilmesini sağlar. Diğer bir örnek, stadyumlarda “istifa” dillendirmesi bir protestodur ama katılım değildir.


YENİ BİR YEREL YÖNETİM BİRİMİ OLARAK: DEMOKRATİK MAHALLE YAPILANMASI


Katılım için ilk adımı yerel yönetimlerden atabilmek, katılım formunu yaşadığımız kentlerde gerçekleştirebilmek ne anlama gelir? Halen yerel yönetim denilince yasal olarak ilk akla gelen belediye, il özel idaresi ve muhtarlık seçeneklerinin yanına mahalle örgütlenmeleri başlığı altında yeni bir yerel yönetim birimi/örgütlenmesi tartışabilir miyiz? Osmanlıdan devraldığımız muhtarlık, ortaya çıktığı 1800’lü yıllarda ilk anda 250-300 kişinin yerel yönetimi iken, günümüzde kentleşmenin kırı yutması ile ortaya çıkan 10, 15, 20 bin nüfuslu kent irisi mahallelerde de aynı örgütlenme ile devam etmek ne kadar doğru? Niceliksel olarak nüfus yoğunluğu dışında, her gün bir yenisi uygulamaya alınan kamusal politikaların yaşamımızdaki olumlu veya olumsuz etkilerini karşılamak için evimiz, apartmanımız, sokağımız ve mahallemizde nasıl bir örgütlenme gerekir? Biraz da kişisel özelliklerin öne çıkması ile belirginleşen muhtar ve ihtiyar heyetleri yanına genç, kadın, emekli, engelli, mahalledeki STK ve diğer seçilmiş ve atanmışlarla yeni bir yerel yönetim koordinasyonu düşünebilir miyiz? Yani tam da mahalle tabanlı, kamu ve özel politikalar hakkında sözü olan aktif yurttaşın ve mahallede bulunan diğer örgütlenmelerin de içinde olacağı yeni ve yatay bir yerel yönetim mümkün mü? Yıllara dayanan yerel yönetim gözlemlerimiz bu sorunun yanıtının gerekli ve evet olduğu yönünde.


Merkezi ve yerel düzeyde, hükümet veya yerel yönetimlerin aldığı, bireylerin, kendi yaşamlarını ve toplumu doğrudan etkileyen ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel kamu politikaları hakkında görüş ileri sürebilmek, karşı çıkmak veya katılmak, alternatif politikalar geliştirebilmenin ilk adımı mahallede katılımın gerçekleşmesi ile mümkün. Bu ise doğrudan demokrasinin aracısız, hiyerarşik dikey örgütlenme yerine yatay ve insandan insana, bireylerin yaşam hakkına ait sözlerinin bizzat ve doğrudan doğruya kullandığı demokrasi sürecinin yaşanmasına atılan adım olacaktır. Katılımcılık, bireylerin, kendi yaşamlarını ve toplumu doğrudan etkileyen kamu politikalarını yönlendirmek üzere, karar ve yönetim süreçlerine doğrudan ya da dolaylı biçimde dahil olmaları ya da bu süreçlerin yürütülmesinde kendileriyle iş birliği talep etme özgürlüğüdür. Kent Hakkının mahallede gerçekleşebileceği formun adı “demokratik mahalle yapılanması” ve biçimi “demokratik mahalle birimi” olacaktır. Veya adını siz koyun!


DEMOKRATİK MAHALLE BİRİMİ KİMLERDEN OLUŞACAK?


Demokratik mahalle birimi; mahallede, ev sahibi/kiracı sıfatları dışında, komşuluk hukuku ile birbirine bağlı mahalle sakinleri, mahallede faaliyet gösteren işletmeler, mahalle muhtarı ve ihtiyar heyetinin asil ve yedek üyeleri, mahallede faaliyet gösteren (dernek, vakıf, toplum tabanlı örgütlenmeler, meslek örgütleri, mahalle gönüllü dayanışmaları, kooperatif, sendika, spor kulübü vb.) sivil toplum örgütleri, aile hekimi, sağlık kuruluşu temsilcileri, okul aile birlikleri temsilcileri, veli örgütlenmesi temsilcileri, okul yönetimleri, inanç grubu temsilcileri ve benzeşen sosyal gruplar ve sosyokültürel kümelenmelerde yer alan katılımcılardan oluşabilir.

Demokratik mahalle birimi katılımcıları her mahalleye göre farklılıklar gösterebilecektir. Burada vazgeçilmez olan, yerel seçimle gelen muhtar ve ihtiyar heyeti gibi seçilmiş , mahalli STK’ lar gibi oluşmuş, okul müdürü ve aile hekimleri gibi atanmış olan katılımcıların, mahalle sakinlerine baskın olmaması, yani mahalle sakinlerinin aktif yurttaş olarak iradesinin gerek niceliksel gerekse irade olarak belirgin olmasıdır.


Atanmış, oluşmuş ve seçilmişleri bir arada düşünen ve daha önce gerek mahalle meclisi gerekse Şişli’deki katılımcı bütçe uygulamaları sonrasında oluşan Şişli Mahalle Bütçe Komitesi örgütlenmelerinde adım atılan bir öneriyi burada tartışmak üzere dile getirebiliriz:

Demokratik Mahalle Yapılanması İçin Öneri

Yukardaki önerinin sol tarafında yer alan atanmış, oluşmuş ve seçilmişlerin, mahallede oluşacak yeni yapılanmada en fazla 1/3 nispetinde olması ve tablonun sağ tarafında yer alan komşuların 2/3 nispetinde düşünülerek mahallede soluk alıp veren aktif vatandaşın sözünün iradeye dönüşmesinin niceliksel olarak da mümkün olması amaçlanmıştır. Bu taslak, insandan insana doğrudan demokrasinin gerçekleşme önerisini tartışmaya açarak nisbi temsilin ürettiği profesyonel temsilcilerin yabancılaşmasının toplumsal olarak önüne geçilebileceğinin kurgusudur.


DEMOKRATİK MAHALLE BİRİMİ ORGANLARI VE BÜTÇESİ


Yatay ve eşit örgütlenmeler için ister Atina şehir devletine ister Paris Komününe, ister eşitlikçi İslam cumhuriyetlerinden Karmati topluluğuna gidelim. Hiyerarşik olmayan, dikey örgütlenmeyi reddeden bütün yapılarda köle sahibi yurttaş da olsa, monarşiye ve işgale karşı itiraz eden Paris yurttaşı da olsa, Hz. Muhammed ve Hz. Ali adına da olsa topluluk için alınan kararların uygulanmasında bir yaşam pratiği ve onu uygulayanlar ile bunlar arasında bir koordinasyon olacaktır. Adı üzerinde: koordinasyon; hiyerarşik bir yönetim değil. Mahallede yaşayan komşu ve komşuluk ilişkisine dayanan, katılımcılarının oluşturduğu hazirunun genel kurul, genel kurulca seçilen sözcülerden oluşan koordinasyon, ihtiyaca göre biçimlenen çalışma grupları mahalle biriminin yatay ve doğrudan demokratik organları olmaya adaydır.

Peki, bu yeni demokratik mahalle biriminin bütçesi olacak mı ve nereden karşılanacak? En pratik çözüm tıpkı belediyelerin nüfus oranında aldığı mali destek örneğinde olduğu gibi mahalle nüfus oranında belediye bütçesinden pay alması olabilir. Belediyeden ya da devletin ilgili kurumlarından alınacak desteğin yanı sıra, mahalle halkının oluturacağı ve doğrudan yöneteceği sivil bir fon da bu mali kaynağa bir ek oluşturabilir. Yine mahalle ekonomisinden kaynaklı ekonomik büyüklük oranında yerel esnaf, iş dünyası, mahallede faaliyet gösteren diğer işletmelerin, birimin ortak kararlarıyla uyumlu doğrudan yatırımlarıyla daha yaşanır, daha gelişkin bir mahalle yaratılabilir. Bir başka öneri olarak, finans kurumlarından düşük faizli mikro kredi uygulamaları için bir zemin hazırlanabilir. Bu da mahalledeki aktif yurttaşların birimle ortaklaşa hazırladığı projelerin hayata geçirilmesinde bir finansal kaynak olarak kullanılabilir.



Sevgilerimle

Gönen Orhan

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page