top of page

Mahalle Düzeyinde Yerel Yönetim Yapılanma Önerisi-2

Yazarın fotoğrafı: Gönen ORHANGönen ORHAN

DEPREM, DAYANIŞMA ve MAHALLE EVLERİ


6 Şubat Depremi, 11 İlde resmi olarak açıklanan kayıpları dışında milyonlarca vatandaşın evsiz kalması ile sonuçlanırken, toplumun duygu ve destek damarlarında da kendiliğinden sivil ve gönüllü dayanışma selinin ortaya çıkmasına neden oldu. Jeolojik kırılmanın sonuçları ile yüzleşme, neredeyse bütün ülkede kendiliğinden dayanışmaya, kentlerden deprem bölgesine akın akın gönüllü, gıda, giyecek, çadır, tulum ve bilumum destek olup akmasına neden oldu. Bireysel gönüllülük, sivil toplum örgütlenmelerinin hareketliliği ve beklenenin aksine belediyelerin bölgeye akması toplumsal vicdanın beklenenin üzerinde desteğe evrilmesine yol açtı.

Kendiliğinden ortaya çıkan, bir eşgüdümü olmayan bu destek sürecini önümüzdeki gün ve aylarda bekleyen önemli bir soru var: Sürdürülebilirlik. Depremin yıkımı barınma, sağlık, eğitim, üretim, psiko-sosyal destek ve birçok alanda temel ihtiyaçların sağlanmasına odaklanılmasını zorunlu kılarken, orta vadede sistem tartışması ve yeniden yapılanmayı da beraberinde getirebilecek mi? Gerek deprem bölgesine desteğin devamı gerekse dayanışmanın kalıcı olması sağlanabilecek mi?


Dayanışma zincirinin halkalarında bireysel gönüllülerin, sivil toplum örgütlenmelerinin ve belediyelerin olduğu gerçeğinden hareketle, son yıllarda giderek daha çok tartışarak adım atmaya çalıştığımız mahalle örgütlenmeleri yeni bir form kazanabilir mi?

"Hizmette halka yakınlık” ilkesi esas olarak merkeziyetçiliğe karşıt, yerelleşmeden yana bir akımı ve yönetim anlayışını simgelemektedir. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak, Avrupa Konseyi, bu kuralı, 1985 tarihli Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nın 4. Maddesinin 3. Fıkrasına yerleştirmiştir. Yerel Yönetimlerin özerkliğinin ön koşullarından biri olan bu kurala göre, kamusal sorumluluklarla ilgili yetkiler, genellikle ve tercihen, yurttaşlara en yakın yönetimler tarafından kullanılacaktır.[1] (abç) Bu bakış açısı, merkezi yönetim karşısında yerel yönetimleri öncellerken, yerel yönetimin yetkilerinin de vatandaşlara yakınlığı nedeniyle mahalle örgütlenmelerine dikkati çekmemizin dayanağını oluşturmaktadır. Bu örgütlenme, belediye açısından mahallede yer alan “mahalle evi” olurken, komşular açısından da dayanışma örgütlenmesi olarak “mahalle meclisleri” veya “komşu dayanışması” olarak form kazanabilir.


Belediyelerin mahalle örgütlenmesi olan mahalle evleri, mahalleliye kapılarını açmanın yanında, mahallede yaşayan komşular, mahalle meclisleri, mahalle bütçe komiteleri, kent konseyleri, spor ve hemşeri örgütlenmelerinin bir araya gelmeleri açısından dayanışmanın yeni formu olarak yeniden tanımlanabilir. Yine mahallenin özellikleri doğrultusunda ulusal çaptaki sivil toplum kuruluşları da bu oluşumlarda etkin olabilir (örneğin o mahallede derin yoksulluk varsa, ciddi bir göçmen nüfus söz konusuysa bu konularda faaliyet gösteren STK’lar gibi...) Bu anlamda mahalle evi, mekânsal bir bina olmaktan öteye, mahalle yaşayanlarının kendi gerçekliğindeki ihtiyaç ve öncelikleri görüşme amacıyla bir araya gelmesi, dayanışması, kararlar alması ve yerel iktidar ile paylaşımı gerçekleştirmesinin mekanıdır. Başka bir deyişle, mahalle evi, deprem gerçekliğinin tetiklediği dayanışma duygusunun örgütlü bir müdahaleye dönüşebilmesi için komşuların bir araya gelip, ortak sorunlara ortak çözümler üretmesini sağlayacak müzakere mekanları olarak mahallenin sesi, sözü ve kararlarının alındığı, uygulamaların mahalleli ile gerçekleştirildiği, komşu dayanışmasının somutlaştığı ve komşuluk hukukunun eşit, adil ve hak temelli yaşanabileceği bir yerdir. Ama mahalledeki günlük ve acil yaşamsal ihtiyaçların, ama kentsel dönüşüm gibi orta vadede atılması gereken adımların, ama 6 Şubat Deprem gerçekliğinde yaşandığı gibi afet bölgesi ihtiyaçlarının mahalle ölçeğinde örgütlenmesi gibi adımların somut, komşuların gücü oranında atılabileceği mahallenin kendi formu.


Mahalle evinin mekânsal tedariki, yani mahalle evinin fiziksel oluşturulması, yatırım, inşaat veya kiralamasının yapılması belediyeler tarafından planlanırken işleyiş ve yönetimi mahallelinin eşit ve yatay, mahallede var olan kurumsal yapı ve platformların hiyerarşik olmayan katılımı ile pekala mümkün. Bu neyi sağlayacak? Belediyelerce her seçim dönemi sonrası yasal zorunluluk olarak yapılan stratejik planın mahallede tartışılması, her yıl yeniden yapılan bütçe için yılda birkaç kez düşüncesi ve sözü sorulan komşuların, Mahalle Evi yapılanması ile yılın her günü iradesini dile getirme, toplanma, görüşme ve karar alma sürekliliği yakalanmış olur. Dayanışmanın bir kültüre dönüşebilmesi için, Mahalle Evi, stratejik plan ve yıllık bütçe için komşuların sesini ortaklaştırmanın yanında mahallenin kına, nişan, taziye ve özel gün toplantılarının da mekanıdır.

Mahalle evinin her mahalledeki büyüklüğü farklı olabilecekken, mahallenin sesi, sözü ve kararının sağlanabilmesi en temel vazgeçilmezidir. Mahallenin istek, şikayet ve taleplerinin alınması, mahalle ihtiyaçlarına yönelik seminer ve toplantıların gerçekleştirilmesi; kadın, genç, çocuk, emekli, engelli, LGBTİ, göçmen ve dezavantajlı grupların mahalle evi buluşmaları, hak temelli taleplerin dile getirilmesi komşu sesi ve sözü olacaktır.


Mahalle evi, mahallede yaşayan komşuların sesi-sözü ve kararına mekânsal ev sahipliği yaparken, diğer taraftan açılıp-kapanmasından, çay-kahve-su hizmetlerinin görülmesine, temizlikten bakıma kadar günlük cari faaliyetlerin yerine getirilmesi de komşu dayanışması ile çözülebilmeli. Yani Mahalle Evi, yaşayan ve canlı bir organizma olarak yaşamsal sorumlulukların da ortaklaşa alındığı bir paylaşım ve dayanışma yeri olabilmeli.

Mahalle evlerinin fonksiyonlarını tanımlarken,

  • Mahalle meclisi, komşu dayanışması toplanma yeri,

  • Mahalle bütçe komitesi toplanma yeri,

  • Her mahallenin özgül koşullarına ve mahallelinin ortak kararına göre kurulabilecek kültür, sanat, ekolojik, hayvan hakları gibi meclis ve komitelerin de toplanma ve karar alma yeri,

  • Hemşeri dernekleri ve diğer sivil girişimlerinin buluşma alanı,

  • Kadın, genç, çocuk, emekli, engelli, LGBTİ, göçmen ve dezavantajlı grupların veya bu grupların oluşturdukları MECLİSLERİN toplanma yeri,

  • Çocuklara yönelik sanatsal, bilimsel ve sosyal aktiviteler,

  • Kadınlara yönelik istihdam, psikolojik destek ve güçlendirme atölyeleri,

  • Kadın danışma merkezi,

  • Seminer ve konferanslar düzenlenmesi,

  • Çocuk atölyelerinin düzenlenmesi,

  • Gençlik atölyeleri düzenlenmesi,

  • Mahallelinin kına, nişan gibi küçük organizasyonlar için buluşma alanı,

  • Mahalle istek ve şikayetlerinin alındığı birimin varlığı,

  • Belirli günlerde koruyucu sağlık hizmeti sunulması,

  • Mahalle gönüllüleri ile buluşma gerçekleştirilmesi gibi daha da ilave edebileceğimiz ihtiyaç başlıklarını sayabiliriz.


Her mahallenin farklı toplumsal yapısı, mahalle beklentileri o mahalledeki Mahalle Evi kurgusunu belirleyecek olsa da yukarıda sayılan fonksiyonların esas olarak gündeme alınması, geliştirilmesi, mahalle evi kurumsal kültürü oluşmasının yanında dayanışmayı sürekli ve canlı tutacaktır. Bu oluşum yerel yönetimlerde katılım gerçekleşmesinin en alt ve aracısız formunu oluştururken sürecin kendisi doğrudan demokrasinin mahallede gerçekleşmesidir. Temsili demokrasi ile delege ederek devrettiğimiz seçilmişler yerine aktif yurttaş tarafından sözün karara dönüşmesi ve uygulamanın gözetilmesinin alanıdır Mahalle Evi.


Yaşadığımız kentler, nasıl yaşayanlarına ait olur? Bu kentte yaşamaktan öte kenti istemek, kent hakkı talebini günlük yaşamsal faaliyet olarak merkeze alıp, hak temelli yaklaşımın benimsenerek katılım ve birlikte yönetimin esas olması ile mümkün. Tam da deprem ile yeniden gündeme gelen gönüllülük taleplerinin mahallelerde bir örgüye dönüşebilmesi için Mahalle Evleri mekânsal kolaylaştırıcılıktan öte söz ve kararın iradeye dönüştüğü yerler olacaktır. En basit var olma refleksi ile “Mahalledeyim, yaşıyorum, varım, benim ve komşularımın hakları var ve birlikte olursak çözebiliriz” yaklaşımı, bir arada olabilmenin koşulsuz koşulu… Yaşadığımız mahalleye ve komşuluk haklarına sahip çıkmak kenti istemenin ilk ve önemli adımıdır. İsterseniz, ilkesel yaklaşarak ad vermeyi tasarlarsanız buna “hizmette halka yakınlık” adına “yerindenlik” de diyebilirsiniz.

Sevgilerimle

Gönen Orhan

[1] Ruşen Keleş, İkinci Yüzyıl Dergisi, s.48

1.453 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yeniden TOPLUMCU DEMOKRATİK BELEDİYECİLİK – 2

Yerel Yönetimlerde paradigma değişikliği üzerine: Yeniden TOPLUMCU   DEMOKRATİK   BELEDİYECİLİK yaklaşımı – 2 “SÖZ” ün  “YETKİLİ”...

Yeniden TOPLUMCU DEMOKRATİK BELEDİYECİLİK – 1

Yerel Yönetimlerde paradigma değişikliği üzerine: Yeniden TOPLUMCU DEMOKRATİK BELEDİYECİLİK yaklaşımı – 1 KENT HAKKI VE KATILIM Yerel...

Mahalle Düzeyinde Yerel Yönetim Yapılanma Önerisi-3

Çadır / Konteyner Kentler Nasıl İdare Edilmeli? veya Yerelin Yerinden Yönetimi! veya Yerel Yönetim Reformuna Başlangıç Yazının başlığının...

Comments


bottom of page