top of page

OYLARIMI GERİ İSTİYORUM!

  • Yazarın fotoğrafı: Gönen ORHAN
    Gönen ORHAN
  • 13 Haz 2022
  • 3 dakikada okunur

Akşam haberlerinde Aksaraylı çiftçi konuşuyor[1]: “oylarımı geri istiyorum!”


Haberin detayı:


Aksaray’ın Yeşiltepe beldesinde yaşayan çiftçi Hamza Oflaz, kendisini ziyaret eden CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer’e, “Siz, Ankara'ya gidince AK Partililere söyleyin. Ben, onlara iki dönem oy verdim. Ben, oylarımı geri istiyorum" dedi.


Devamla:


"Bizim neslimiz, babadan bu yana hep sağa oy verdi. İnanın böyle bir dönem, böyle bir devir görmedik. 6 çocuk babasıyım. 15 baş hayvanım vardı, 4 baş hayvanım kaldı. Bir tanesini de bugün satacağım. Sayın Milletvekili, siz, Ankara'ya gidince AK Partililere söyleyin. Ben, onlara iki dönem oy verdim. Ben, oylarımı geri istiyorum. Bir bakan kalkıyor, ‘Gözlerimin içine bak, ışıltısına bak’ diyor. Allah aşkına, bizim gözlerimizin ışıltısına bakan ne görür? Aç adamın gözünün ışıltısı mı olur? Keşke babadan oy vermeseydik."


Yani siyaset bilimince meali: Seçimlerde güvenerek oy verdiğim, beni temsil etmesi için seçtiğim, delege ettiğim vekilimin artık beni vekilim olmasını istemiyorum, vekilimi vekillikten GERİ ÇAĞIRIYORUM.


Temsili demokrasinin, genel oyla sağladığı eşit-özgür seçme hakkının seçmene yabancılaştığı, seçilenin kendini delege edenlerin temsil sınırlarını aşarak seçmen iradesi dışına taştığını anlatan bu kadar yalın, doğrudan ve anlaşılır bir cümle ne okudum ne de dinledim.Temsili Demokrasinin toplumsal özgürlük vaadi ile genel oy olarak Aydınlanma sahnesine çıkan demokrasi, siyasal partileri de katalizör olarak tasarruf ederek demokrasinin Aşil topuğu olarak “temsili mi doğrudan mı?” ikileminde ”kendin misin delege ettiğin mi?” paradigmasının yüzyıllarca sürecek tartışmasının temellerini attı.


Öncelikle, genel oyun kudreti ile sandık ve seçim, tarih sahnesine çıktıkları andan itibaren, gerek merkezi idare gerekse yerel yönetim seçimlerinde yasama (veya meclis/ler) veya iktidarı biçimlendiren yönetim erklerinin belirlenmesinde, siyasal katılım mekanizmasını siyasal partiler aracılığı ile de kullanarak, karar alma sürecini etkileme ve siyasi iktidarı kullanmada vazgeçilmez bir role büründü. Genel oy ve siyasal partilerin kutsal evliliğinde seçim ve sandık da onların zorunlu ve meşru çocukları oldular.


Peki, düşünce amacına ulaştı mı? Gerçekten siyasal partiler ve onların seçim dönemi gösterilen adayları, ama ön seçim ama atama ile seçilince, seçmenin iradesi katılım mekanizmasını kullanabildi mi? Sizce…


Evet, bu sistemde, bireysel hak ve özgürlüklerimizdeki kişisel beklenti tercihlerimizi, genel oyun bize verdiği yetki ile, toplumsal yaşam beklentilerimiz adına inandığımız ve güvendiğimiz temsilcilere devrederek, oylarımızla seçerek delege ediyoruz. Seçtiğimiz delegasyon meclis oluyor, yürütme oluyor, başkan oluyor ve haklarımızın kullanımını bekliyoruz. Genel Oy’un seçim platformunda kullanımı, toplumsal yaşamda iyiyi organize etme iddiasındaki kişilerin seçimine indirgenerek kalıcılaşıyor. Artık rolümüz tamamlanmıştır. Yani bütün bir ilçe veya ilin, metropol kentlerin, bölge veya ülkelerin meclis ve yürütmeleri, başkanları, yönetim aygıtları genel oy hakkının seçim yöntemi ve siyasal partileri aracılığı ile delege edilen bir avuç insan veya kişi veya devlet başkanı eliyle yönetiliyor. Genel oyun parmakla sayılan kişilere delege edilmesi, kurulu düzen açısından meşru sayılsa da hak sahipleri veya kent hakkı kullanıcıları olan seçmenler açısından katılımı yansıtır mı?


Sahiden seçtik mi?

Başka bir ifade ile seçtiklerimizi biz mi seçtik? Az da olsa, siyasal parti üyelerinin kendi adaylarını önseçimle belirlediklerini veya daha da çok olarak siyasal parti üst yönetimlerinin gösterdiği temsilci adaylarını seçimlerde oyluyoruz. Yani toplumun büyük çoğunluğu seçmen olarak, ön seçim veya atama ile belirlenen parti temsilcilerinin bulunduğu listeleri, büyük çoğunluğumuzun adını bile bilmediği listeleri, renkli logolu parti listeleri olarak sandığa atıyor ve demokrasinin temsilcileri seçim matematiği ile sandıktan çıkıyor.

Görünen tablo harika.

Seçiyoruz? Seçtik mi? İrademiz tecelli etti mi?

Oy kullanıldı, seçim bitti, sandıklar açıldı, sayım yapıldı, oyun bitti. Herkes evine!

Artık görev seçilenlerde, artık onlar bilir, onlar uygular, onlar yönetir. Temsili Demokrasinin kadir-i mutlak olanı budur.


Sonra?

Artık izleyiciyiz. Seçim bitmiş, seçmen olarak evlerimize dönmüş, vatandaş olarak kişisel ve toplumsal beklentilerimizi televizyon ve cep telefonlarından izlemeye geçmişizdir. Ta ki bir daha ki seçimlere kadar.

Benimsemeyip sıkılsak da, homurdansak da iş işten bir dahaki seçime kadar, 4 veya 5 yıl kadar geçmiştir. Yapacak bir şey yok. Yönetim piramidinin tepesine yerleştirdiklerimiz, piramidin tabanındakilerce kutsanmıştır. Sorgu yok, şikâyet olsa da çare yok.

Çare?

Aksaray’ın Yeşiltepe beldesinde yaşayan çiftçi Hamza Oflaz diyor ki:

“seçtim ama beceremedin”, artık direnme “yapamıyorsan bırak”, daha fazla mesai tüketerek yorulma, seni geri çağırıyorum, gel ve senin yerine diğer yapabilecek kişiyi göndermek isterim.


Hal böyleyken böyle. Çiftçi Hamza net söylüyor: Seçilme yeterliliğini iptal ediyor ve seni geri çağırıyorum. Nokta.


Bu nokta, temsili demokrasinin Aşil topuğunun da ölümsüzlük iksiri ile hem hal olarak doğrudan demokrasiye dönüşünün başlangıcıdır.

Teşekkürler çiftçi Hamza Amca, teşekkürler, Diyojen misali, bundan daha özlü doğrudan demokrasi anlatımı olamazdı.


Gönen

Ağva, Haziran 2022

 

Son Yazılar

Hepsini Gör

留言


bottom of page