Öncelikle bir gözlemimi paylaşmak isterim:
Türkiye’de 30 yıldır kurulan turizm stratejisinin sonuç odaklı hedefinin:
“daha fazla turist, daha fazla döviz” olduğunu söylersem sanırım abartmamış olurum. Başta Turizm bakanlığı olmak üzere, gerek merkezi gerekse destinasyon bazlı tanıtım iletişimi, turist sayısının ve toplamdaki turizm cirosunun artmasına odaklanmış durumda.
Son 20 yıldır Türkiye’ye gelen turist sayısı, TÜRSAB verilerine göre, Pandeminin olduğu 2020 ve 2021 yıllarını saymazsak, 10 milyonlardan 45milyona çıkmış ama kişi başı turizm gelir ortalaması aşağı yukarı 650-800 dolar aralığında. Aynı süre zarfında İstanbul’a gelen turist sayısı ise 3 milyondan 10 milyona çıkmış ama gelir ortalaması neredeyse aynı. Bu meselenin birinci yanı. Diğer önemli yan ise niceliksel artışın kent yaşamına olan yükleri.
Bir habere dikkat çekmek isterim:
14 Ağustos 2017 de Barselona Halkı ‘ Daha fazla turist istemiyoruz’ diyerek kitlesel bir miting yaptı. Neden? Barselona Halkı planlama olmaksızın ne pahasına olursa olsun turist sayısının artmasının kente olumsuz etkilerine dikkat çekti. Ev kiralarının, çarşı pazar fiyatlarının, temel tüketim maddelerinin fiyatlarının turizmden kaynaklanan talep nedeni ile kontrolsüz artışının kendi yaşamları üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çektiler. Tıpkı kalkınma meselesinde olduğu gibi, turizmdeki niceliksel büyümenin kentin sakinleri aleyhine olmaması için uyarıda bulundular.
Yani daha fazla turist daha fazla döviz politikası, Barcelona başta olmak üzere bütün yoğun turist alan kentlerin dokusunu olumsuz etkilemeye başlamış durumda. Beyoğlu ve Şişli’nin gerek Ortadoğu turizmi gerekse göçmenlerle değişmeye başlayan dokusunda olduğu gibi yerel yönetimler de bu artışın önemli bir etkileneni. Birçok ülke bu sorunu konaklama vergisi ile hafifletmeye çalışmış. 7-12-2019 da yürürlüğe giren Konaklama Vergisi, yerel yönetimlerin alması gereken bir vergi türü iken Maliye Bakanlığınca tahsil edilecektir. Bu, yerel yönetimlerin turizmde sırtladığı yükü görmemek anlamına gelmektedir. Turizme yönelik bir ÖTV gibi.
Pandeminin ağır yaşandığı 2020 ve 2021 yıllarında, turizmin neredeyse dibe vurduğu bilinci ile, bu haber müstehzi bir detay gibi gözükse de, üzerinde durmamız gerekenin kente ve kent yaşayanlarına rağmen turizmin yapılamayacağı olmalı. Pandemi etkilerinin azalmaya başladığı düşüncesiyle yine daha fazla turist için yurt içi ve dışında yeni kampanyalara başlanılacak gibi. Otel, acenta, destinasyon yönetimleri, özel sektör, yerel yönetim, merkezi idarenin aktör olduğu turizm politikalarında şimdiye kadar aktif yurttaş faktörünün olmadığını biliyoruz. Tam da bu nedenle, 2019 Yerel Seçimleri öncesi, CHP İstanbul İl Başkanlığı öncülüğünde hazırlanan İstanbul Kent Anayasası, ileri sürdüğübirçok ilke ve başlığın yanında:
“Büyükşehir öncülüğünde İlçe Belediyelerinin de katılacağı Kamu, Özel, Meslek, STK ve vatandaş inisiyatiflerinin bir araya geldiği İstanbul Turizm Meclisi ve İstanbul Turizm Yönetimi kurulacaktır. Katılım olmadan İstanbul Turizm politikası belirlenmeyecek. Katılımın gerçekleşebilmesi için Turizm Meclisi esas alınacaktır.” vurgusunu yapmıştır.
Nedir Turizm Meclisi?
Bu Meclis, turizm politika ve uygulamalarında taraf olan bütün kamu ve özel aktörlerin yanında özellikle Kent Konseyleri, Mahalle Meclisleri, Mahalle Meclisleri Konseyi ve aktif vatandaş temelli sivil inisiyatifin de içinde olduğu, aşağıdan yukarıya örgütlenmenin esas alındığı, Genel Kurul, Koordinasyon Kurulu, Çalışma Grupları, Etik Kurul vb., ve bütün bu çalışma guruplarının nasıl çalışacaklarının çalışma yönergesinde usul olarak belirlendiği yaşayan organizmasıyla “İstanbul Turizm Politika ve Uygulamalarının” lokomotifi olacaktır. Yerel seçimlerden sonra olumlu bir adım olarak atılan İstanbul Turizm Platformu’nu bir düşünce platformu olmaktan öteye taşıyacak yeni ve güçlü, mevzuatı olan bir organizmaya ihtiyaç var. Seçimler üzerinden neredeyse üç yıl geçti. Pandeminin olumsuzluklarını da kabul ederek 2022 yılını bu yeni öneri, Turizm Meclisi Örgütlenmesi ile tamamlayıp İstanbul’u 2023 ve sonrasına hazırlamalıyız. Turizm Master Planı yapılırken TURİZM MECLİSİ söz ve kararın üretildiği ortak aklın buluşma noktası olabilmeli.
İstanbul Kent Anayasasının bu önerisi, yalnızca İstanbul’a değil, katılım ilkesinin öne çıktığı, bir yerel yönetim bakış açısı olarak diğer yerel yönetimlere de rehber olabilecek, bu anlamda Turizm Meclisi önerisi ile de turizm politikalarına katkı sağlayacaktır.
Sevgilerimle…
Gönen Orhan
Comments