top of page

Yeniden TOPLUMCU DEMOKRATİK BELEDİYECİLİK – 1

Yazarın fotoğrafı: Gönen ORHANGönen ORHAN

Güncelleme tarihi: 2 Nis 2024

Yerel Yönetimlerde paradigma değişikliği üzerine:

Yeniden TOPLUMCU DEMOKRATİK BELEDİYECİLİK yaklaşımı – 1

KENT HAKKI VE KATILIM


Yerel Yönetim örgütlenmesi olarak belediye ne için var? Belediye Başkan ve meclis üyelerini neden seçiyoruz;  ne umuyor ve de ne bekliyoruz? Belediye günlük yaşam kalitemizde neyi nasıl etkiliyor?


Şüphesiz bu sorulara her parti ve adayının bir yanıtı ve bir bakış açısı var? Verilecek yanıtlara göre temel yaklaşım bana ve bize rağmen yukarıdan aşağıya hiyerarşik olarak biçimlenen bir belediye mi, yoksa aşağıdan yukarı işleyen, mahalle ve komşuları dinleyerek, yaşamsal ihtiyaçları ve kentin sorunlarını belirleyip, faaliyet ve harcamaları ortak karar alan, herkese açık uygulayan ve hesap verebilen bir belediye mi?


Bir belediye yürüttüğü temel kentsel faaliyetlerde önemli yatırımlar yapabilir, sosyal faaliyetler anlamında çok önemli uygulamalar gerçekleştirebilir, kültür ve sanat alanında öne çıkan etkinlikler yapabilir. Temel soru, yürütülen bu faaliyetler kentte yaşayanlar açısından KENT HAKKI’nı esas alan katılımcı, saydam, izlenebilir, neden ve sonuçları ile hesap verilebilir mi? Verilecek yanıtlar Toplumcu Demokratik Belediyecilik yaklaşımının özünü oluşturmaktadır.


Tanımlamaya çalışırsak:

Toplumcu Demokratik Belediye, kapitalist sistemin var olma alanlarını daralttığı kent yaşayanlarının, kent hakkı temelli yaşamsal ve toplumsal çıkarlarının hak temelli korunması ve geliştirilmesi, yaşam kalitesinin artırılarak cadde ve sokaklarında mutlu insanların özgürce gezdiği; “katılımcı, şeffaf, hesap verebilen, eşitlikçi ve hak temelli, üretici, kaynak yaratıcı, çevre ve iklime duyarlı, düzenleyici” biçiminde özetlenebilecek ilkelerle var olan yerel iktidar faaliyetidir.[1] 


Nedir KENT HAKKI? 

Harvey’in tanımı ile kent hakkı:

“şehri gönlümüze göre değiştirme ve yeniden icat etmek hakkıdır. Dahası bireysel değil kolektif bir haktır, çünkü şehri yeniden icat etmek kaçınılmaz olarak kentleşme süreçleri üzerinde kolektif bir gücün uygulanmasına bağlıdır.”[2]


Demokrasi ulaşılması gereken bir ülkü, sandık sonucu çoğunlukçuluk olmanın ötesinde, günlük yaşamda doğrudan tüketilen, tıpkı yemek içmek ve barınmak kadar önemli, sokağa adımımızı attığımız andan itibaren yaşayacağımız doğrudan demokrasi hedefli bir beledi yönetim için olabiliyorsa anlamlı. Bu anlamda Toplumcu Demokratik Belediyecilik açısından kent hakkı üzerinde durulması gereken temel bir kavram. Yaşadığımız ev veya apartmanda, sitede, sokakta, mahallede, caddede ve ez-cümle soluk aldığımız kentte var olma ve bunu talep etmenin adıdır kent hakkı.


Kent Hakkı, yaşam kalitesinin daha iyi olmasını talep eden, kişisel gelişimlerinin önünün kapanmasını istemeyenlerin hayallerinin adıdır.

Kent Hakkı, günlük yaşam çilesi yaşayanların, iş-ev sarmalında sıkışanların çocuğuna kreş, evde bakım, işgalsiz ve gürültüsüz kaldırım diyenlerin itiraz ve talep hareketidir.

Kent Hakkı, içinde yaşadığımız kent kime veya kimlere ait sorusunu her gün yeniden sorarak daha iyi yaşam talep edenlerin su, hava, ekmek gibi daha iyi yaşamı talep etme hakkıdır.

 

Kent kimin sorusu bir kere sorgulanmaya başlayınca itiraz talep etmeye dönüşmeye başlamıştır. Yani kent hakkı katılıma evrimleşmeye başlamıştır. 

 

Gerek bireysel gerekse toplumsal yaşamın merkezine kent hakkının konulması, yerel yönetimlere bakış açısının “benin belediyem” den iktidar ortaklığına uzanması, yerel iktidarın paylaşılarak “senin belediyen” anlamına gelmekte. Tarihsel olarak kente hizmet için ortaya çıkmış olan belediyelerin yapısal kurgusu da kentin sahipleri olan yaşayanlarının ihtiyaç önceliklerine göre olmak zorunda. Kent kimin? diye sorduğumuzda kısa yanıt kenti  yaşayanlar iken, kent hakkının kullanılması ( başlığımız gereği ) yerel yönetimler özelinde belediye başkan ve seçilen meclis üyelerinin, yerel yönetici  ve çalışanlarının mahalle esaslı aktif komşularla katılımcı ortak yönetim anlamına gelmektedir. 


Gerek il ve ilçe belediyelerinin dayandığı 5393 sayılı yasa, gerek büyükşehir belediyelerini tarifleyen 5216 sayılı yasa, gerekse 2012 yılında yürürlüğe konan 6360 sayılı yasalar bütünüyle belediye örgütlenmelerini yukarıdan aşağıya hiyerarşik ve başkan otoritesindeki bürokratik yönetim işleyişli olarak belirlemekte. Seçim sistemi ve siyasal partilerin seçimlerdeki belirleyiciliği, sandık ve oy atma dışında katılım araçlarının son derece sınırlı olması neredeyse bütün belediye başkanlarını birer mikro tek adama dönüştürmüş durumda. Seçim zamanı oy kullanan seçmenin seçim dışında yönetim mekanizması için katılım aracı yalnızca şeklen var. Sivil toplum örgütlenmelerinin zayıflığı, kent konseylerinin belediye başkanları hegemonyasında olması seçim dışı mahalle veya kentin bütününde söz söylenmesini, yönetim kararlarına iştirak edilmesini neredeyse imkânsız kılmakta.


Yerel Yönetim yasa ve uygulamalarını, artık kronikleşmiş başkan esaslı belediye bakış açısını yeniden ele alarak sorgulamalı ve komşu esaslı kent hakkını önceleyen, Temsili Demokrasi fetişizmi sonucu yalnızca oy atma ve vergi verme üzerine kurulu bu paradigmayı değiştirmeliyiz.


Bireysel ve toplumsal günlük yaşam kalitemiz içerisinde belediye örgütlenmesinin payı nedir? Belediye günlük yaşamı yalnızca kolaylaştırıcı mı, yoksa kaliteli yaşamın bizzat kent yaşayanı komşuları ile üreticisi mi? Bireyselin toplumsala dönüşmesi, beledi faaliyetlerin kenti kapsaması, hizmetlerin mahalle ve komşulara yalnızca ulaşması değil, yapılacakların hak temelli ve mahalli ihtiyaç öncelikli yapılabilmesinin anahtarı katılım olabiliyor mu?   


KATILIM ve DOĞRUDAN DEMOKRASİ

Tüm eksikliklerine rağmen, 1946’lı yılları parlamenter rejimin başlangıç yılları olarak kabul edersek, yaklaşık 80 yıldır demokratik kültürel kodlarımıza giren seçim, sandık, seçmen, oy kullanma, belediye başkanlığı, belediye meclisi, parlamento, hükümet gibi kavramlarla oluşmuş bir temsili demokrasi kavrayışımız var. Genel oy ve sandık demokrasisi ile seçilenlerle “karar alma ve yönetme hakkı” artık neredeyse profesyonel hale gelen siyasetçilerin sandıktan çıkan yetkiyi, bir “meslek” erbabı olarak kullanmalarına dönüşmüş durumda. Seçmenlere zaman zaman mahalli sorunlarda halk toplantıları, kent veya ülke sorunlarında halk oylaması, referandum gibi “danışma” yöntemleri ile fikirleri sorulsa da kararların alınması ve uygulanması yine seçilmişlere ait. Oysa Doğrudan Demokrasi yalnızca fikrin sorulması değil, kenti günlük yaşayanların kent ve ülke adına alınacak kararlara da katılma ve uygulama sürecinin gözlemlenmesine de dayanmaktadır. Bu her şeyden önce, katılım ve yönetimde yeni bir paradigma değişikliğidir.


Sorun şu ki Genel Oy’un yüzlerce yıllık seçim ve sandık uygulamaları ile kemikleşmiş sisteminin nasıl değişeceği? Sihirli anahtar sözcük katılım. Doğrudan Demokrasi kavramını günlük yaşamda, hava gibi nefes alıp verilen, su ve ekmek  gibi tüketilen, müzik gibi dinlenilen  insani ihtiyaç durumuna getirecek, kent hakkının toplumsal yaşam için kullanımının adı katılım.

 

Katılım, alışıldığı üzere fikrini sorma modası, mış gibi istişare etme, ortak akıl diyerek danışma, seçilmiş projeleri oylatma  vb. halkla ilişkiler ve iletişim yöntemleri ile  yönetimin takviye edilmesinden  farklı olarak esasında ve sonuçları itibari ile yerel ve merkezi iktidarın kararlarını tartışmak, ortak karar almak, aktif vatandaş sözünün iktidar iradesi olmasını amaçlayarak, diğer bir anlamıyla iktidarın paylaşılmasını hedefler. Devamla seçimden seçime oy atıp kenara çekilen, sonrasında yalnızca vergi yükümlülüğü olan vatandaş ve iradesi, bir adım öteye geçerek günlük yaşam kalitesini her alanda kent hakkı olarak arayan aktif vatandaşın sesi, sözü ve kararı irade olarak yönetime yansıyor mu? Katılım esaslı temel yaklaşım bu olmalı.  Bir anlamda iktidar aygıtının sorumluluğu yönetim ve aktif vatandaş arasında paylaşılıyor mu? Yönetimin saydamlığı, mali, hukuki ve idari olarak komşularca denetlenmesi, hesap sorulması, hatta bir adım daha ileri gidilerek seçilenlerin geri çağrılması ( henüz yasalarda olmasa da ) veya yönetim rotasyonları mümkün mü? Bu bir anlamda, Temsili Demokrasinin seçim ve sandık mutlaklaştırmasının yanına Doğrudan Demokrasinin de konulması demektir. Bu ise Temsili Demokrasinin kuralları ile seçim veya atama ile yönetime gelen ve yalnızca kararları alıp uygulayan temsilciler yerine, mahalle ve kentte yaşayanların toplumsal, siyasi ve ekonomik yaşama ilişkin fikirlerini dile getirmesi, kararlara katılması ve takip etmesidir diyebiliriz. Dolayısıyla yalnızca “seçmen” olanlar değil, kenti yaşayan başta dezavantajlı gruplar öncelikli olmak üzere göçmen, ikametsiz, çalışan, ziyaretçi, çocuk vb. oy hakkından yoksun olanlar da kastedilmektedir.

  

KATILIMCI STRATEJİK PLANLAMA

Katılım, spor müsabakası seyircisi gibi kalabalık oluşturmak, sırf toplantı yapmak, katışmak, dahil olmak, veya sırf çevrimiçi olarak video konferans yapmak gibi yöntemlerin halkla ilişkiler faaliyetinden farklı olarak doğrudan demokrasinin aracısız uygulaması olabilmeli. Yerel yönetimlerde, yönetim erkinin sorumluğunun paylaşılması, yönetim adına alınan kararlarda yönetilenlerin iradesinin seçimler beklenmeksizin iktidara yansıması, katılımcı stratejik plan başlangıçlı, belediye meclis ve komisyonlarına aktif katılımdan başlayarak, katılımcı bütçe ve yönetmelikler de dahil olmak üzere bütün faaliyetlerde mahalle ve komşu iradesinin yer alınmasıdır.  Katılım mekanizmalarında seçmen, tribündeki pasif seyirci değil, sokağında, mahallesinde, belediyesinde ve merkezi idarenin kendisi ile ilgili aldığı her yaşamsal karar için sahadaki aktif oyunculardan biri olarak oyun kurucudur.

 

“Birlikte Yönetim” sloganının, yalnızca sözcük diziliminden çıkabilmesinin yerel yönetim  seçimlerinden sonraki  ilk adımı Kent Konseyi ile ortaklaşa davranabilmekten geçecektir. Gerek Stratejik Plan gerekse aşağıda değineceğimiz Katılımcı Bütçe’nin mahallede aktif vatandaşın katılımı ile yapılabilmesinin önemli bir kolaylaştırıcısı Kent Konseyi yapılanmasıdır. 5393 sayılı yasanın 76. Maddesinde tarif edilen ve uygulama açısından bir yönetmeliğe sahip olan Kent Konseyi örgütlenmesi, kentte var olan STK, mesleki oda ve yapılanmaların, hemşeri derneklerinin, inanç gruplarının, platform ve örgütlenmelerinin özgür ve bağımsız ve kent iradesi olarak bu yapılanmada yer almalarıdır. Bu irade başta belediye olmak üzere diğer kamu kurum ve kuruluşlarının denetlenmesi ve izlenmesinin en etkili yöntemlerinden biri olmaya adaydır.


Yerel Gündem 21 sürecinden sonra yasalarımıza girmiş olan Kent Konseyi, maalesef halihazırdaki yapılanmaları ile genelde belediye başkanlarının, “orayı da biz yönetelim” anlayışı ile arka bahçe görünümünde. Seçimlerden sonraki ilk demokratik refleks Kent Konseyi genel kurullarında “BAŞKAN” adayının belediye memur veya çalışanı, belediye başkanı yakını veya akrabası olmamasının sağlanmasıdır. Yine genel kurulca seçilecek yürütme organının parti baskınlığı ve hemşericilikten uzak sivil toplum ve meslek odalarını kapsayıcı olması belediyenin demokratik denetimi açısından elzemdir. Ve de kent konseyleri örgütlenmesi kurumsal yapıların yanında platform, girişim ve tek tek bireylerin katılımına da açık olabilmeli.

Mart 2024 seçimlerinden sonra, katılımın ilk adımı, yasa koyucunun zorunlu kıldığı Stratejik Planlamanın, Belediye ve Kent Konseyi iş birliği ve

hak temelli anlayış ile, mahalle ve kent hakkını kullanacak komşularla birlikte yapılmasıdır.


5393 sayılı Yasa ne diyor? 

Stratejik plân ve performans programı

Madde 41- Belediye başkanı, mahallî idareler genel seçimlerinden itibaren altı ay içinde; kalkınma plânı ve programı ile varsa bölge plânına uygun olarak stratejik plân ve ilgili olduğu yıl başından önce de yıllık performans programı hazırlayıp belediye meclisine sunar. Stratejik plân, varsa üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak hazırlanır ( abç )  ve belediye meclisi tarafından kabul edildikten sonra yürürlüğe girer.  Nüfusu 50.000'in altında olan belediyelerde stratejik plân yapılması zorunlu değildir. Stratejik plân ve performans programı bütçenin hazırlanmasına esas teşkil eder ve belediye meclisinde bütçeden önce görüşülerek kabul edilir.

 

Yasa, stratejik plan hazırlığında “üniversiteler ve meslek odaları ile konuyla ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak hazırlanır” demesine rağmen uygulamada bürokrasi ve bir bilen olarak teknokrat hakimiyeti var. Yani ilgili müdürlük ve belediye dışından uzmanlar iş birliği ile, yasal zorunluluktan bir kitapçık hazırlanır ve beş yıl boyunca da kaldırıldığı raftan indirilmez. Bu “mış” gibi çalışmayı ilgili kentin katılımcı stratejik planına dönüştürebilmek için seçimlerden hemen sonra, belediye ve kent konseyi işbirliği ile mahalle toplantıları düzenleyerek “mahalle ve kentin ihtiyaç ve önceliklerinin alınması, varsa üniversite ve STK’ların sürece dahil edilmeleri katılımın ilk ve önemli bir adımı olacaktır.

 

Birlikte yönetim açısından ikinci önemli adım kent konseyleri organizasyonu ile Mahalle Meclisleri yapılanmasıdır. 4-5 yılda bir hatırlanan seçmen sıfatının aktif yurttaşa dönüşebilmesinin alanı mahalle, örgütlenmesi ise meclis yapılanmasıdır.

Nasıl? Detay için:

 

KATILIMCI BÜTÇE

Günlük yaşam pratiğimizin bileşenleri nerelerde belediye ile çakışıyor? Soruyu böyle sorunca uykuda geçirdiğimiz stressiz kabul ettiğimiz saatler de dahil olmak üzere günün 24 saatlik dilimindeki her anın faaliyetinin belediyeye bir ucundan değdiğini, etkilendiğini görebiliriz. Ev içi ve dışı, sokak veya park, çöp veya ambalaj atığı, kültür veya sanat diye uzatabileceğimiz ve esasında Temel Belediyecilik Hizmetleri ve Toplumsal Belediyecilik Hizmetleri başlıkları altında toparlanan beledi faaliyetler planlanırken mahalle ve komşu iradesi ne kadar dikkate alınıyor? Bunun yanıtı, yukarıda belirttiğimiz 5 yıllık katılımcı stratejik planlama iken, yıl-ay-hafta-gün ölçeklerinde faaliyet planlaması ise katılımcı bütçe ile mümkündür. Nasıl ki Toplumcu Demokratik Belediyecilik anahtarı katılımcılık ise, bunun günlük ve yaşamsal vücut bulmuş hali de katılımcı bütçedir. Belediyenin bir yıl için hazırlanan tahmini bütçesinin zorunlu giderler sonrası yatırım ve faaliyetlerinin mahalle ve komşulara sorulması, yerel iktidarı mahalleye indirmenin en pratik yöntemlerinden biridir. Varsa mahalle meclisleri, yoksa mahalle bütçe komiteleri aracılığı ile, mahalle ve komşuların yaşamlarının ihtiyaç öncelikleri belediye bütçesinin gerçekçi hazırlanmasının önemli bir adımıdır. Hiyerarşik ve dikey yönetim piramidinin alternatifi yatay ve aşağıdan yukarıya örgütlenmesinin önemli bir basamağı mahalle meclisidir. Belki bir detay ama mahalle meclisi yapılanmasının kapsayıcı ve demokratik olabilmesi için seçilmiş ve atanmış birlikteliği ayrıca önem taşımaktadır. Nasıl?


KOMŞU DAYANIŞMASI veya MAHALLE MECLİSLERİ 

Komşu Dayanışması olarak  Mahalle Meclisleri,  kapsayıcı ve demokratik mahalle birimi yapılanmasıyla,  mahallede yaşayan komşuların, ev sahibi/kiracı sıfatları dışında, komşuluk hukuku ile birbirine bağlı mahalle sakinleri, mahallede faaliyet gösteren esnaf ve işletmeler, mahalle muhtarı ve ihtiyar heyetinin asil ve yedek üyeleri, mahallede faaliyet gösteren (dernek, vakıf, toplum tabanlı örgütlenmeler, meslek örgütleri, mahalle gönüllü dayanışmaları, kooperatif, sendika, spor kulübü vb.) sivil toplum örgütleri, aile hekimi, sağlık kuruluşu temsilcileri, okul aile birlikleri temsilcileri, veli örgütlenmesi temsilcileri, okul yönetimleri, inanç grubu temsilcileri ve benzeşen sosyal gruplar ve sosyokültürel kümelenmelerde yer alan katılımcılardan oluşabilir.


Mahalle Meclisleri katılımcıları her mahalleye göre farklılıklar gösterebilecektir. Burada vazgeçilmez olan, yerel seçimle gelen muhtar ve ihtiyar heyeti gibi seçilmiş,  mahalli STK’ lar gibi oluşmuş, okul müdürü ve aile hekimleri gibi atanmış olan katılımcıların, mahalle sakinlerine baskın olmaması, yani mahalle sakinlerinin aktif yurttaş olarak iradesinin gerek niceliksel gerekse irade olarak belirgin olmasıdır.


1992 Maastricht Antlaşması ile Avrupa anayasal düzeninde birincil hukuk kaynakları arasında yerini alan “yerindelik” ilkesi, siyasal, toplumsal ve iktisadi kararların bireylere en yakın düzlemde alınmasını gerektirirken, yerel yönetimler açısından bunun uygulama alanı mahalle örgütlenmeleri ve bunun pratikteki adımı Komşu Dayanışması veya Mahalle Meclisi gibi kent hakkı örgütlenmeleridir.

 

Detay için:

 

Gönen Orhan


[2] Harvey, D. (2013). Asi Şehirler, İstanbul: Metis Yayınları, s. 33.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page